Anasayfaya Git / Tüm Haberleri Göster

110 yıllık fenerle tarih turu

Sosyolog George Simmel'in 110 yıl önce kaleme aldığı çalışması “Gizliliğin ve Gizli Toplumların Sosyolojisi” ilk kez Türkçe'de. Simmel Haşhaşiler, kabileler, masonlar gibi merak edilen gizli yapıları incelerken, elindeki fenerle okuru tarihin karanlık sokaklarına davet eder.


110 yıllık fenerle tarih turu

BEYZA KARAKAYA

“Gizlilik, hayatın mahrem içerikleri alanına saygı duyan bir adalet hissinden başka bir şey değildir.” Alman sosyolojisinin kurucularından George Simmel “toplumsal etkileşimcilik”, kent ve modernite sosyolojisi, “kültürel çalışmalar” alanlarında çalışmalar yapmış, kuramlar geliştirmiştir. Simmel aynı zamanda bireyin ve toplumun incelenmesi için daha “küçük olguların” da incelenmesi gerektiğini savunmuş, “mikro sosyoloji” kavramını literatüre kazandırmıştır.
Simmel'in 1906 yılında yayımladığı ancak 110 yıl sonra 2016 yılında Türkçe'ye çevrilen ve kitap olarak yayınlanan“Gizliliğin ve Gizli Toplumların Sosyolojisi” isimli makalesi aradan geçen bir asrı kapatacak kadar güncel olgularla karşılar okuyucuyu. Bu makalede, toplumsal ve bireysel ilişkilerde bilme, tanıma, yalan gibi mahrem alanı inşa eden hususların sosyolojisini yapan Simmel aynı zamanda “bilme, tanıma, yalan” kavramlarının inşa ettiği mahremiyeti, mahremiyetin hem içinde hem de dışında kalan “gizliliği” ve bu “gizliliği” temel amaç haline getiren “gizli toplumlar”ın sosyolojisini kurar makale boyunca. Makalenin özünü oluşturan “gizlilik” ve “gizli toplumlar”ın sosyolojisi aradan 110 yıl geçmemiş gibi, bugün karşılaştığımız / karşılaşmakta olduğumuz pek çok “gizli toplumun”, “gizli örgütün” hem antropolojisini hem de sosyolojisini yansıtır. Afrika kabilelerinden, Masonlar'a; İllümünati'den Haşhaşilere pek çok gizli toplumun yapısını “gizlilik” bağlamında inceler. Dilerseniz şimdi kitabı açıp, Simmel'in elindeki fenerle aydınlattığı hem tarihin hem de bugünün karanlık ve “gizli” sokaklarında birlikte yürüyelim.
GİZLİLİĞİN CAZİBESİ
Simmel ilişkilerde, karşı tarafı “bilmek” ile “bilmemek” arasındaki dengenin iyi kurulması gerektiğini söyler. Zira eksiksiz bilgiye sahip olmak güven ihtiyacını kaldırırken, bilgiden tamamen yoksun olmak da güveni imkansız hale getirir. Simmel aynı zamanda “tanıdık olmakla” “tanımak” arasındaki sınırı da belirler. “Tanıdık” olmak sadece bir diğerinin varlığından haberdar olmak anlamına gelir. Bu da isim söylenirken kurulan “takdim” cümlesinden ibarettir. İlişkilerin kurulmasına ve devamında herkes diğerleri hakkında bir şeyler ya da belirli şeyler bilmek zorundadır. Fakat genelde insanlar bu belirli şeylerin ötesine geçmek, yani her şeyi bilmek isterler, daha da önemlisi bilmenin hakları olduğunu düşünürler.
Bu bilme isteğini gerçekleştirmek için de suç eylemleri işlemeden yalnızca gözlem yolunu denerler. Fakat Simmel bu yasadışı yöntemlere bulaşmadan gözlem yoluyla bilgiye ulaşma çabasının da gizliliği çiğneme eylemi olduğunu ve hatta anahtar deliklerinden gözetlemek ve başkalarının mektuplarını gizlice okumak kadar kabul edilemez bir ihlal olduğunu söyler.
Simmel hem arkadaşlık ilişkilerinde hem evlilikte her şeyi bilmenin mi yoksa “gizliliğin” mi daha uzun vadeli olduğunu sorgular. Gizliliğin ilişkileri sıradanlıktan kurtardığını ve cazibe sunduğunu söyler.
Simmel, gizli bir toplumda temel olan ilk içsel ilişkinin üyelerinin karşılıklı duydukları güven olduğunu söyler. Fakat, bu unsura özel bir seviyede ihtiyaç duyulur; çünkü gizliliği sürdürmenin öncelikli amacı korumadır. Bütün koruyucu önlemlerin en radikali hiç şüphesiz görünmezliktir. Ancak gizli toplumlar her zaman “giz”lerini muhafaza edemezler. Simmel'e göre, sırların daima sır olarak kalmamasına yol açan şey gizli toplumların zayıflığıdır. “İki kişinin bildiği sır, sır değildir.”
Simmel temel amacı gizlilik olan, hareket alanının gizlilik tarafından belirlendiği toplumlar ile, karşılaştıkları baskılar ya da maruz kaldıkları uygulamalar neticesinde varlıklarını göz önünden kaldıran, ibadetlerini gizli yapan toplumların ayrımına varılmasını ister. Simmel'in kastettiği Hristiyan toplulukları, Kapadokya bölgesinde kendi “gizliliklerini” yer altı şehirleri kurararak, “inşa etmişlerdir”.
Gizli toplumlar, tarikatlar ya da örgütler yeni üyeleri dahil ederken gizliliği teşvik etmek için yemin ettirirler ve ceza yöntemleri uygularlar. Pisagorcu gizli toplumda ise bunun yanı sıra çömezlere sessizlik sanatı öğretilir. Maluku adalarındaki gizli toplum üyelerine ise yalnızca sessiz kalmaları emredilmekle kalınmayıp, aileleriyle görüşme ve herhangi biri ile konuşmama yasağı getirilmiştir. Galya rahip sınıfı sırrının içeriği ise her birinin bilmesi gereken ruhani şarkılarda toplanmıştır. Fakat bu şarkıları yazıya dökmek yasaktır. Bu uzun öğrencilik esnasında aşamalı ağzı sıkılık alışkanlığı da kazandırılmış olunuyordu.
SINIRSIZ İTAAT
Gizli toplumlara üye olmak “aşamalı kabul” ilkesine dayanıyor aynı zamanda üyeler arasında hiyerarşi uygulanıyor böylece gizlilik koruma altına alınıyordu. Carbonari grubu modeline göre organize olan 1893'te bir mahkeme sürecinin sonucunda tanınır hale gelen gizli Çek tarikatı Omladina'nın yapısı bugün var olan “örgütlerle”, “gizli toplumlarla” hiyerarşik anlamda oldukça benzerlik gösteriyordu:“Omladina'nın liderleri “başparmak” ve “parmaklar”a bölünmüştü. Gizli toplantıda üyeler tarafından bir “başparmak” seçiliyordu. O ise dört “parmak” seçiyordu. Bu parmaklar başka bir baş parmak seçiyor ve bu ikinci baş parmak kendini ilk baş parmağa tanıtıyordu. İkinci başparmak dört parmak daha seçiyordu bunlar da bir başparmak daha seçiyordu. Böylece eklemlenme devam ediyordu. İlk başparmak diğer bütün başparmakları tanıyordu Ama diğer başparmaklar birbirlerini tanımıyordu. Parmaklardan sadece aynı baş parmak altında gruplanan dört tanesi birbirini tanıyordu. Omladina'daki tüm işlemler ilk başparmak yani diktatör tarafından yürütülüyordu. Diğer başparmaklar girişimlerle ilgili bilgilendiriliyordu. O zaman başparmaklar kendi altlarındaki parmaklara gerekli talimatları veriyordu. Karşılığında parmaklar da kendilerine tahsis edilen Omlandina üyelerine talimat veriyordu.”
Gizli toplumların doğası özerkliğe dayanır. Fakat bu özerklik merkeze karşı anarşiye yaklaşır. Merkezden bağımsız hareket eden, zaman zaman yasalara karşı çıkan bu toplumlar liderlerine sınırsız ve körlemesine itaat ederler. “Gizli toplumun amaçları ne kadar fazla suç özelliği taşırsa, liderlerinin gücü o kadar sınırsız ve uygulamaları da o kadar acımasız olur. Haşhaşiler, 18. Yüzyılda Fransa'daki Chauffeurs, 17.yüzyıldan 19. Yüzyıl başlarına kadar İspanya'da engizisyonla ilişkili olan suç örgütü Gardunas doğası kanunsuzluk ve isyan olan bütün bunlar bazen kendi seçtikleri ve eleştiri ya da sınırlama olmaksızın itaat ettikleri tek bir yöneticinin emrindeydiler.” Bazı gizli toplumlarda bireyler kimliğini gizler veya kod adı kullanır. Bu durumu Simmel gizliliğin bireyselliği bastırması olarak yorumlar.
Simmel'in gizliliğe ve gizli toplumlara yönelik inşa ettiği sosyoloji okuyucular için dün ve bugün mukayesesi yapmak için iyi bir izlek sunuyor. Onun sunduğu bu izlek tarihin ve bugünün karanlık ve gizli sokaklarını birbirlerine bağlıyor.

Kaynak: Yenişafak



Anasayfaya Git / Tüm Haberleri Göster