Anasayfaya Git / Tüm Haberleri Göster

Osmanlı toplumunda en çok okunan 10 kitap


Osmanlı toplumunda rağbet gören eserler dinî karakterde, pratik faydayı amaçlayarak kitlelerin duygularına seslenen ve dinî coşkuya ehemmiyet veren eserlerdi.


Osmanlı toplumunda en çok okunan 10 kitap

Kitapçılarda ve gazete köşelerinde gördüğümüz “Bestseller” yani “En çok satanlar” tabloları, en fazla hangi kitapların okunduğuna dair yüzde yüz doğru veriler sunamasalar da, en çok hangi kitapların okunduğuna dair fikir edinmemize yardımcı olan en sağlıklı listelerdir. Zira bir kitabın çok satması, mutlak manada çok okunduğu manasına gelmemesine karşın bunu ölçebilmek için anketler dışında –ki onların da sıhhati tartışılır– başka bir metodun varlığından söz edemeyiz. Yayıncılığın şimdiki gibi gelişmediği, daha doğrusu kitap pazarlamasının günümüzdeki gibi organize olmadığı zamanlarda hangi kitapların okunduğuna dair başka karineler mevcuttur. İstinsahının (kopya sayısının) fazla olması, diğer eserlerde ona yapılan atıfların çokluğu, hatırat vb. eserlerde kitabın ününe dair düşülen notlar vs. aracılığıyla hangi kitapların ahali tarafından revaç bulduğu hususunda fikir yürütmemiz mümkündür.

Osmanlı toplumunda (Burada kastımız, Osmanlı devleti sınırları dâhilinde yaşayan ve Türkçe konuşan topluluk) rağbet gören eserlerin dinî karakterde olduklarını ve bu dinî dediğimiz karakterin de halk İslâmı adını verdiğimiz, İslâm'ın kitabî esaslarının yanında   cemiyetin inanç ve hayat tarzının belirlediği esasları da dikkate alan kitaplar olduklarını müşahede etmekteyiz. Aklı ve sistemli bilgiyi ön plana çıkarmayıp pratik faydayı amaçlayarak kitlelerin duygularına seslenen ve dolayısıyla yasalardan çok dinî coşkuya ehemmiyet veren bu tip eserlerin bir bölümü, tarikat çatısı altında belli bir disiplinden geçmiş müellifler tarafından kaleme alınmıştır.

Bu eserlerin “meşhur” oldukları kuşkusuz kabul edilmesine rağmen bazı bahislerde mevzu olarak kabul edilen hadisler de içerdikleri için tüm kesimler tarafından “muteber” kabul edilmeseler de, mezkûr kitaplar halkı sadece duygusal yönden beslemekle kalmayıp halkın öğretimini ve eğitimini de üstlenmeleri hasebiyle ciddiye alınmalıdır. Bu eğitim ferdî olmakla birlikte ev ve oda sohbetlerinde, camilerde, tekke ve zaviyelerde okutuldukları için toplumun geniş kesimini içine almıştır.

Tenbîhü'l-Gâfilîn:

Ebu'l-Leys Semerkandî'nin bu eseri vaaz ve nasihat kitabı mahiyetindedir. İslâmî ilimlerin muhtelif dallarında telifte bulunan Semerkandî'nin eserleri Fas'tan Endonezya'ya kadar elden ele dolaşmıştır. Osmanlı'da ise en çok rağbet gören kitabı bu olmuştur. Arapça kaleme alınmış bu eserin Türkçe ve Farsça tercümeleri vardır. Abdülkadir Akçiçek tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiştir.

Mevlid:

Malûm olduğu üzere Hz.Mevlâna'nın en meşhur eseri, mesnevînin bir nazım şekli olmasına karşın şekildeşleri içinde en muteberi olması hasebiyle Mesnevî adıyla maruftur. 15.yüzyıl ulemasından Süleyman Çelebi'nin 1409'da kaleme aldığı Vesiletü'n-Necâtda, esas olarak Peygamber Efendimiz'in dünyayı teşriflerini anlatmaları sebebiyle mevlid adını verdiğimiz nazım türü etrafında ilk ve en fazla rağbet göreni olmasından ötürü bu isimle meşhurdur. Mevlid nüshalarının sonunda yer alan Geyik, Güvercin, Deve, Kesikbaş, Ejderha gibi küçük hikâyeler de bu eserin ayrılmaz bir parçası olarak okunagelmişlerdir. Mevlid'in tabiri caizse popülaritesi günümüzde devam etmekte, önemli gün ve gecelerde okunmaya devam etmektedir. Okumak isteyenler Necla Pekolcay'ın hazırladığı çalışmaya müracaat edebilirler.












Müzekki'n-Nüfûs:

Eşrefoğlu Rûmî'nin 1448'de yazdığı bu eser genel olarak tasavvuf ahlâkıyla ilgili görüş ve yorumları halkın anlayabileceği bir şekilde anlatan bir eser olması nedeniyle sevilmiş ve tutulmuştur. Dünya sevgisinin zararları, nefs-i emmarenin nitelikleri, tevekkül ve sabrın önemi, gönül terbiyesinin ve mürşid-i kâmilin ehemmiyeti, halvet, zikir, uzlet, vs. pek çok konuya temas edilen eserin bir nüshası Abdullah Uçman tarafından yeni harflere aktarılmıştır. Eserin yapılmış tenkitli bir neşri bilgimiz dâhilinde değildir.


Muhammediyye:

Yazıcıoğlu Mehmed tarafından 1449'da kaleme alınan bu eser, Megâribü'z-Zamân adında Arapça bir kitabın tercümesidir. Değişik konulardaki manzumelerden müteşekkil olan bu kitap temel olarak üç bölümden oluşmaktadır: Yaratılışla ilgili kısım, siyer-mevlid bölümü ve kıyamet ile öteki dünyadan bahseden son bölüm. Türk halk geleneğinin önemli eserlerinden biri olan bu eserde ele alınan konular, Kur'ân-ı Kerîm ve hadis gibi ana kaynaklar yanında eski dinî gelenekler ve çeşitli nitelikteki yerel inançların etkisinde kalınarak yorumlanmıştır. Uzun müddet medrese ve mekteplerde dahi ders kitabı olarak okutulan bu eserin şöhreti Anadolu ve Balkanları aşıp Kur'ân-ı Kerîm ile birlikte baş köşede yer alan bir kitap hüviyeti kazanmıştır. Okumak isteyenler Amil Çelebioğlu'nun latin harfleriyle yaptığı tıpkıbasımına ulaşabilirler.












Envârü'l-Âşıkîn:

Biraz önce zât-ı şeriflerinden söz ettiğimiz Yazıcıoğlu Mehmed'in küçük biraderi olan Ahmed Bîcan tarafından 1451'de tamamlanan bu eser de aynı Muhammediyye gibi Megâribü'z-Zamân adlı eserin tercümesidir; ancak müellif bunu nesir halinde yapmıştır. Bir siret kitabı olan bu eser başlıca dört bölümden meydana gelir: Âlemin yaratılışı ve sırları, peygamberler ve hususiyetleri ile Resûl-i Ekrem Efendimiz'in hayatı ve ahlâkı, melekler, ibadetler, mübarek günler gibi mevzular, ölüm, kıyamet, ahiret vb. konular. Kütüphanelerde yüzü aşkın nüshası bulunan ve birkaç müteşebbis tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiş olan bu eser, donanımlı bir arkadaşımızın doktora çalışmasına konu edilmiştir. O tezini bitirdiğinde inşallah sağlam bir neşrini okuma fırsatı elde edeceğiz. 


Kara Dâvûd:

Eserin orijinal adı uzunca olduğundan müellifinin yani Karadâvûdzâde Mehmed b. Ahmed'in adıyla anılan ve meşhur olan bu eser,Delâilü'l-Hayrâtadı eserin Türkçe en meşhur şerhidir. Salâvata hasredilmiş bu eseri şerh ederken klasik bir üslup takip edilmemiş, duaların aktarılması sırasında değişik konulara geçilmiş ve bu konular farklı kıssa ve tasavvufî menkıbelerle desteklenmiştir. Çok sayıda zayıf hadis ve İsrâiliyyat içermesinden dolayı eleştirilen bu eser günümüzde de sevilerek okunmaya devam etmektedir. Birçok nüshası olan eserin sadeleştirilmek suretiyle muhtelif neşirleri yapılmıştır.

 













Tarîkatü'l-Muhammediyye:

Balıkesirli Mehmed b. Pir Ali Birgivî'nin Arapça olarak yazdığı bu eser kısa bir giriş ve üç bölümden mürekkeptir. Birçok yönüyle devrinin dinî, siyasî ve fikrî atmosferini yansıtan bu kitapta sosyal hayatın bozulma sebepleri üzerinde durulmuş ve kurtulma çarelerine değinilmiştir. Yazıldığı devirden günümüze kadar okunmuş ve özellikle din adamlarının temel müracaat kitaplarından biri olmuştur. Eseri Celâl Yıldırım günümüz Türkçesine tercüme etmiştir.

Mızraklı İlmihal:

Anonim olarak bilinen bu eserin XVI. asırdan sonra yazılmış olduğu düşünülmektedir. Osmanlı toplumunda çok okunmakla kalmayıp ezberlenen ve sıbyan mekteplerinde eğitim kitabı olarak kullanılan bu eser, bir Müslümanın günlük hayatında yapması, yapmaması ve bilmesi gereken şeyleri özet şeklinde anlatan bir kitaptır. Okumak isteyenler İsmail Kara tarafından günümüz Türkçesine çevrilen ve sonuna asıl metni konan kitaba başvurabilirler.














Ahmediyye:

Diyarbekirli Ahmed Mürşidî Efendi tarafından 1746'da kaleme alınmış bu eser, mesnevî nazım şekliyle yazılmış bir pendnâmedir. Belli bir tasnife tâbi tutulmamış eserde seksen altı başlık bulunmaktadır. Dinî-didaktik karakterdeki bu eser, devrinin halk kültürünü ve ruhiyatını göstermesi yanında Şark ruh ve kültürünün özelliklerini ortaya koyması açısından da büyük bir eser sayılmaktadır. Eseri Metin Yuluğ, latin harfleriyle nesre çevirerek şerh etmiştir.

Marifetnâme:

Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın yazdığı, ansiklopedik mahiyette olan bu eser Doğu ve Batı bilimlerinin birlikte ve halkın seviyesine inilerek anlatıldığı bir kitaptır. Yazıldığı günden beri kutsal bir kitap gibi okunup saklanan bu eserin önemli bir özelliği, halk zevkini okşayan hakîmâne, didaktik ve sade söyleyiş özellikleri gösteren şiirler içermesidir. Eserin günümüz Türkçesine çevrilmiş neşirleri olmakla birlikte eksiksiz ve tam bir yayın yapıldığı hususunda şüphelerimizi izale edecek bir çabayı maalesef şimdiye kadar göremedik.

Saydığımız eserlerin dışında Delâilü'l- Hayrât, Siyer-i Nebi, Garibnâme, Vikâye Tercümesi, Muhtasar Tercümesi vs. daha birçok kitap zikredilebilir. İlâveten menâkıbnâme türünde ve Hz.Ali'nin cenklerini anlatan birçok eser de halkın talep ettiği türden kitaplardandır.

Son olarak bu mevzuya dair içinde merak uyanan okuyucular için birkaç naçizane tavsiyede bulunalım. Buraya kadar zikrettiğimiz eserlerin kendileri haricinde bunlar üzerine yapılmış tezler mevcuttur ve YÖK'ün sitesinde aratıldığı takdirde ulaşılabilir. Keza halkın okuduğu kitaplar hakkında yazılmış makaleler de bulunmaktadır. Ayrıca bahsi geçen kitapların halkın dinî telâkkisi üzerinde ne yönde tesirlerinin olduğu konusunda Hatice Kelpetin Arpaguş tarafından kaleme alınmış Osmanlı Halkının Geleneksel İslam Anlayışı ve Kaynakları adlı bir çalışması vardır ki mutlaka okunmalıdır.


Kaynak: www.haber7.com



Anasayfaya Git / Tüm Haberleri Göster